Biyoplastikler bitkisel katı ve sıvı yağlar,bitki nişastaları veya mikroorganizmalar gibi yenilenebilir biyolojik kaynaklardan elde edilen plastiklerdir.
Proje, ekolojik bir duyarlılıktan yola çıkarak nişasta bazlı biyoplastiklerin mimarlık alanında iç ve dış mekanda yüzey-duvar ya da mobilya olarak kullanılabilmesine ve üretilebilmesine yönelik disiplinlerarası bir çalışma. Biyoplastikler, insanlar, bitkiler, hayvanlar için zararlı maddelerin üretimini önleyerek, enerji verimliliği yüksek ve doğada biyolojik olarak çözünebilir atık oluşturuyor. Günümüzde petrol esaslı plastiklere göre yüzde 20-50 daha az fosil yakıt ihtiyacı duyan ve petrol esaslı plastiklerden daha iyi performans sunan lif ve ambalaj malzemesi olarak üretiliyor. Biyoplastik üretimi geleneksel plastiklerin üretimiyle karşılaştırıldığında karbondioksit oranında %30-70 arası bir düşüş gözlemleniyor. Diğer bir yandan, biyolojik olarak parçalanabilir olmaları (biyo-bozunurluk) nedeniyle, biyoplastiklerin uzun ömürlü ürün tasarımında sorunlara yol açtığı biliniyor. Maliyetinin düşürülmesi ve biyoçözünür süreçlerde diğer petrol bazlı plastiklerden ayrıştırılması ve değerlendirilmesi gibi zorlukları da taşıyor. Biyoplastik üretimi için kullanılan tarım alanlarının az olması dolayısıyla, tarım ürünlerinin dışında CO2 ve Metan gazından biyoplastik üretimi üzerinde araştırmalar yapılıyor.
Yürütülmekte olan projede ise; nişasta, sirke, su ve gliserin kullanılarak üretilen el yapımı saf biyoplastik; kahve telvesi, arap zamkı, kitre, çeşitli tarımsal atıklar, pelet, lignin, polilaktik asit, çimento, uçucu kül/silis dumanı, doğal ve sentetik lifler vb. gibi malzemeler ile kompozit hale getirilerek kalıplanmakta ve düşük ısıda uzun süre kurutulmakta. Malzemeler uygun sertliğe eriştiğinde mekanik dayanım ve durabilite gibi çeşitli performans deneyleri gerçekleştirilecek.
Projenin hedefi tüketim çağında kaynakların sürdürülebilir ve etkin kullanımına yönelik fonksiyonel bir ürün tasarımı gerçekleştirebilmek. Asıl çıkış noktası ise, mimar Frederick Kiesler'in 1950'li yıllarda modernitenin ve Kartezyen aklın bir eleştirisi olarak tasarladığı "Sonsuz Ev" (Endless House) ve Greg Lynn'in "Embriyolojik Ev" (1998) gibi biyomorfolojik prototiplerinden yola çıkarak biçim/sizlik ve zaman/sızlık kavramları üzerinden mekan, süreç, form ve program arasında elastik bir ilişki kurabilme yatıyor. Proje, tasarımcıların malzeme deneyimini (material experience) "belirlenimsiz" üzerinden nasıl kazandığına dair deneysel bir arayışa dayanıyor.
Proje, ekolojik bir duyarlılıktan yola çıkarak nişasta bazlı biyoplastiklerin mimarlık alanında iç ve dış mekanda yüzey-duvar ya da mobilya olarak kullanılabilmesine ve üretilebilmesine yönelik disiplinlerarası bir çalışma. Biyoplastikler, insanlar, bitkiler, hayvanlar için zararlı maddelerin üretimini önleyerek, enerji verimliliği yüksek ve doğada biyolojik olarak çözünebilir atık oluşturuyor. Günümüzde petrol esaslı plastiklere göre yüzde 20-50 daha az fosil yakıt ihtiyacı duyan ve petrol esaslı plastiklerden daha iyi performans sunan lif ve ambalaj malzemesi olarak üretiliyor. Biyoplastik üretimi geleneksel plastiklerin üretimiyle karşılaştırıldığında karbondioksit oranında %30-70 arası bir düşüş gözlemleniyor. Diğer bir yandan, biyolojik olarak parçalanabilir olmaları (biyo-bozunurluk) nedeniyle, biyoplastiklerin uzun ömürlü ürün tasarımında sorunlara yol açtığı biliniyor. Maliyetinin düşürülmesi ve biyoçözünür süreçlerde diğer petrol bazlı plastiklerden ayrıştırılması ve değerlendirilmesi gibi zorlukları da taşıyor. Biyoplastik üretimi için kullanılan tarım alanlarının az olması dolayısıyla, tarım ürünlerinin dışında CO2 ve Metan gazından biyoplastik üretimi üzerinde araştırmalar yapılıyor.
Yürütülmekte olan projede ise; nişasta, sirke, su ve gliserin kullanılarak üretilen el yapımı saf biyoplastik; kahve telvesi, arap zamkı, kitre, çeşitli tarımsal atıklar, pelet, lignin, polilaktik asit, çimento, uçucu kül/silis dumanı, doğal ve sentetik lifler vb. gibi malzemeler ile kompozit hale getirilerek kalıplanmakta ve düşük ısıda uzun süre kurutulmakta. Malzemeler uygun sertliğe eriştiğinde mekanik dayanım ve durabilite gibi çeşitli performans deneyleri gerçekleştirilecek.
Projenin hedefi tüketim çağında kaynakların sürdürülebilir ve etkin kullanımına yönelik fonksiyonel bir ürün tasarımı gerçekleştirebilmek. Asıl çıkış noktası ise, mimar Frederick Kiesler'in 1950'li yıllarda modernitenin ve Kartezyen aklın bir eleştirisi olarak tasarladığı "Sonsuz Ev" (Endless House) ve Greg Lynn'in "Embriyolojik Ev" (1998) gibi biyomorfolojik prototiplerinden yola çıkarak biçim/sizlik ve zaman/sızlık kavramları üzerinden mekan, süreç, form ve program arasında elastik bir ilişki kurabilme yatıyor. Proje, tasarımcıların malzeme deneyimini (material experience) "belirlenimsiz" üzerinden nasıl kazandığına dair deneysel bir arayışa dayanıyor.
Yorumlar
Yorum Gönder